Tatil için Ölüdeniz’e gelen bir vatandaşımızın Ölüdeniz’de yaşananlar konusunda yazdıklarını sizlerle paylaşmak istedik. Tunahan Erdoğan isimli vatandaşımız Ölüdeniz’de yaşadıklarını sosyal medyada paylaştı. Erdoğan; “Ölmeden önce (nasipse) gidilecek yerler listemde bulunan Ölüdeniz’e gittim. Gitmez olaydım. Dünyanın en harika ve en güzel bir yerini cehenneme ve dünyanın en yaşanılmaz yerine dönüştürmek istiyorsanız biz Türklere verin. Hemen, en kestirmeden gerekeni yaparız” dedi.
Tunahan Erdoğan’ın düşünceleri şu şekilde: “Kumburnu bölgesi doğal güzellik bakımından muhteşem bir yer. Ancak insan(ımız) faktörü böylesi bir yeri en yaşanılmaz bir yere dönüştürebiliyor. Neden mi dersiniz?
Bölgenin işletmesi Muçev Tur. Tic. Ltd. Şti.’ne verilmiş. Şirketin yarısı Muğla’ya Hizmet Vakfı’na, diğer yarısı da Türkiye Çevre Koruma Vakfı’na aitmiş. MUÇEV bölgenin işletmesini özel şirketlere kiralıyor. Sorun şu ki bu özel şirketler kıyının bırakın 50 metresini 2 metre gerisini şezlong, şemsiye vs. ile doldurmuşlar. Size adım atacak ya da sahilde güneşlenecek küçücük bir yer bile bırakmamışlar. Burada bitiyor mu? Tabii ki hayır. Madem ki bize yer bırakmadınız biz de sizin şu şezlonglarınıza uzanalım dedik. Biraz sonra GÜNEŞ AY DENİZ TURİZM A.Ş.’nden izbandut gibi iki adam tepemize dikilmiş “Ücret!” dedi.
-“Ne ücreti?” dedim.
-“Şezlong ve şemsiye ücreti 45 tl!”
-“Yahu bana yer bırakmamış, her yeri işgal etmişsiniz bir de para istiyorsunuz! Bu yaptığınız yasal değil, kıyıyı bu şekilde işgal edemezsiniz! Suç işliyorsunuz vs.” dedim. O kadar ki şezlonglar neredeyse yolu bile tıkadığı için engelli ve yaşlı sandalyeleri geçemiyor ve düşme tehlikesi geçiriyorlardı.
Neticede hem suçlu hem güçlü bu kişilere ücreti ödedim. Gittim MUÇEV yetkililerine durumu anlattım.
-“Girişte zaten bir ücret ödedik (25 tl). Adamlar ellerinden gelse soluduğumuz havadan ücret alacaklar, neden engel olmuyorsunuz?” dedim.
Görevlinin cevabı “Efendim, biz bir şey yapamıyoruz. Bayram diye fırsata çeviriyorlar. Bayram olmasa buna izin vermezdik. Ama elimizden bir şey gelmiyor. Bayram tatilinden sonra zaten kaldırtacağız!” vs. vs.
Yani bayram tatilinde zaten bir kereliğine geldiğiniz için sizi soymalarına müsaade ediyoruz. Biz de bir şey yap(a)mıyoruz. Siz de katlanıverin türünden cevaplar…
Zabıtayı aradım, her yeri işgal etmişler yasal değil diye. Zabıtanın cevabı “Efendim, orası özel sözleşmeli bir bölge. Bizim yetki alanımız dışında kalıyor, siz MUÇEV’e, valiliğe ya da İç İşleri Bakanlığına şikayet edin! Hoppala!..
Jandarmaya gittim. “Bakın, burada hukuksuz bir durum söz konusu. Vatandaş mağdur oluyor. Göz göre göre vatandaşı soyuyorlar. Neden engel olmuyorsunuz illa kavga ya da olay mı çıkması gerek! Bakın ben şimdi şezlonglarını atacağım kenara, olay çıkacak!
-“Efendim, valilik izin vermiş. Bizim bir şey yapmak için yetkimiz yok! Eğer mallarına zarar verirseniz hakkınızda işlem yaparız!” Hasbünallah!..
“Yahu adamlar zaten hukuksuz bir şekilde kıyıyı doldurmuşlar buna neden işlem yapmıyorsunuz?”
“Yetkimiz yok! Elimizden gelen bir şey yok. Biz de oraya gidince sizin gibi mağdur oluyoruz!”
Yani o kadar güçlü bir rant şebekesi var ki kimse müdahil olamıyor. Ya yetkisi yok, ya da korkuyor.
Hulasa, bir rant sistemi kurulmuş. Valilik de engel olmuyor ya da olamıyor. Zira bu ranttan tek istifade eden özel şirketler değil. Çok katılımlı bir şebeke!… Herkes işin farkında ama kimsenin elinden bir şey gelmiyor! Vatandaş ise kurbanlık koyun gibi ne denirse onu yapmaya ve vermeye alıştırılmış. Orasının kendi mülkü olduğunun farkında değil!… Fırsatçılık yapan bir kısım insanlar bu bölgeye adım atanı resmen soyup soğana çeviriyorlar. Bölgeye giren günlük kişi sayısının binlerce olduğunu göz önünde bulundurursanız rantın büyüklüğünü birazcık da olsa tahmin edebilirsiniz.
Tek sorun bu mu? Tabii ki hayır. Küçücük bir bölgeye bir sürü işletme açılmış. Çoğu imar kanununa aykırı bir biçimde iş yerlerini büyütmüş. Sağlıksız, biçimsiz, kanunsuz şekilde güya hizmet veriyorlar. Fiyatlar mı? Ateş pahası. Esnaflık falan yok. Nasılsa geliyorsunuz ve geleceksiniz diye abartılmış da abartılmış. Bir litre meyve suyu 9 tl… Esnafın(!) birçoğu yüzünüze bile bakmıyor…
Belki iç bölge degil ama hemen dış tarafının, yol kenarlarının, çöplerle dolu olması, dış kısımda doğru dürüst bir lavabo hizmetinin bile sunulmaması da cabası…
Bugüne kadar gezdiğim yerler arasında en hayal kırıklığı yaşadığım ama doğal güzellik bakımından da en harika yer…
Ey Fethiyeliler, oranın yerlisi olarak sürdürülebilir turizm adına bu soyguna, abartılmış fiyatlara, hukuksuzluklara ilk karşı çıkması gereken sizlersiniz! Turizm sadece doğal güzellik değildir!…
Ey yetkililer, (hoş, ortada bir yetkili de bulamadık ama!) bu soyguna ve yasa dışı işlere neden izin veriyorsunuz. Kıyı halkın kullanımına açık olmalı ve işgal edilmemeli! Buna izin vererek suça ortak oluyorsunuz!..
Ey Muğla Valisi, bunlardan hiç mi haberin yok! Varsa neden engel olup bu işletmeleri kapı dışarı etmiyorsun! Yoksa bu nasıl bir kamu görevidir!… Makamda oturmak mı görev, yoksa kamunun haklarının ihlal edilmesini önlemek mi? Soygunculara fırsat vermek mi görev, yoksa engel olmak mı?
Konuyla ilgili Muğla Valiliğine, MUÇEV’e, Kültür ve Turizm Bakanlığına ve CİMER’e şikayet yazdım. Bakalım ne cevap gelecek…”